26 Haziran 2015 Cuma

44 Saatte Amerika'ya Nasıl Gidilir...



     Amerika'ya gitme fikri evimize 1 yıl önce girmişti ama 3 ay öncesine kesin olmadığı için biz  kendimizi hiç hazırlamamıştık. Nisan ayı bizim için karar ayı oldu. Üniversiteden kabul geldi, biz de oturup kesin kararımızı verdik.Eşim master yapacak bu süreçte ben de ücretsiz izine ayrılacaktım. Benim izin işlemlerim biraz uzayınca onu önden yolcu edip benim daha sonra gitmem gerekti.Bütün süreç boyunca ailelerimiz çok destek oldular ama iş veda etmeye gelince işte orası çok zor oluyor, bunu önden tecrübe edince kendi yolculuğuma çıkarken havaaalanında kimseyi istemedim.Arkama bakıp tekrar hoşçakalın demek  çok zordu benim için. Tabi illaki biri beni bıraktı havaalanına o koca valizlerle tek başıma gidemeyeceğim için.

     ÖNEMLİ BİR NOT: Benim yolculuğum Ankara’dan başlayıp İstanbul-New York-Austin şeklinde devam eden bir rotadaydı. Biletimi Türk Hava Yolları’ndan aldım ve uçuşların hepsi bağlantılıydı. Yola çıkmadan önce yaptığımız araştırmada Amerika’ya gelen herkesin son durağı neresi olursa olsun ilk indiği noktada valizini alıp ‘’Gümrük’’ den geçirmesi ve sonra tekrar valizini devam edeceği uçuşun bandına koyması gerektiğini okumuştuk. İyi ki de okumuşuz çünkü Ankara’daki THY çalışanları bu konuda çok bilgisiz. Bana da eşime de son indiğimiz yerde valizimizi alacağımızı söylediler. Oysa bu konuyu en iyi bilmesi gerekenler onlar. 10 gün önce eşimi yollarken valizlerimizi teslim ettiğimiz THY görevlisiyle aramızda geçen konuşmayı aynen aktarıyorum. (onun yolculuğu Ankara-İstanbul-Houston-Austin şeklindeydi)

         Ozan: Valizlerimi nerede alacağım?
         Görevli: Bakıyoruuummm…Austin ‘e kadar bağladı uçuşu, orada alacaksınız.
         Ozan :Gümrük işlemleri oluyormuş sanırım, Houston da almam gerekmiyor mu yani?(ilk gidiş olunca emin de değiliz tabi)
        Görevli: yooo yoo…Ama bu Amerikalılar garip insanlar, bazen otomatiğe bağlıyorlar(bunu söylerken işaret parmağıyla kafasının etrafında daireler çiziyor), siz yine de Houston da valizinize bir bakın!!!

        Adamdaki özgüvene hayran kalmamak elde değil.Kendinden o kadar emin ki…Houston da valizime bir bakacakmışım!!!!!!!!!!!!
        Bana da aynı şekilde valizimi Austin de alacağımı söyledi başka bir görevli, hatta uçakta tanıştığımız yine Ankara’dan binen başka bir bayana da böyle söylemişler. Hostesler açıkladılar durumu bayana da.Daha önceden giden insanlar tecrübeli oldukları için çok önemsemiyorlar bu durumu ama ilk gidiş için çok önemli bir ayrıntı bence. Görevliler daha bilgili olmalı.

      Ankara'dan başlayan yolculuğumun ilk durağı İstanbul'du. New York uçağı için yaklaşık 4 saatlik bir bekleme sürem vardı. Böyle beklemeler için bankaların bekleme salonları (Lounge) en ekonomiği ve en temizi.(Not: Yurtdışına çıkarken harcama yapacağınız para biriminde ödeme yapmanıza imkan sağlayan kredi kartlarını tercih ederseniz ekstrenizde sürprizle karşılaşmazsınız.30 dolar harcadıysanız 30 dolar borcunuzun olduğunu düşünürsünüz ama Türk Parası olarak geri ödemeniz isteniyorsa bankanın belirlediği kurdan ödeme yapmak zorunda kalırsınız, bu da daha fazla ödemenize sebep olup hesabınızı karıştırabilir. Eski seyahatlerimizden dolayı tecrübeyle sabit)

     İlk olarak kendime prize yakın bir masa seçtim. Telefonla son veda konuşmalarını da yaptıktan sonra heyecanım biraz daha artmaya başladı. O sırada yan masada oturan bir bey yanıma gelip çat pat bir İngilizce ile bana "bütün eşyalarının masanın üzerinde olduğunu, lavaboya gideceğini ve masasına bakıp bakamayacağımı" sordu. Ben de en az onu kadar garip bir İngilizce ile "tabi ki, ben zaten buradayım " dedim. Sonuçta bize daha ilkokuldayken öğretilmişti turistlere iyi davranmak, yardımcı olmak :))Aradan on dakika geçtikten turistimizin telefonla konuşarak geri geldiğini gördüm.Türkçe konuşarak:)))

     Uçak saati gelmeden 1 saat önce uçağın kalkacağı kapıda hazırdım.4 ayrı kontrolden sonra uçağa alındık. En çok" Yanınızda çalışmayan ya da bozuk bir elektronik alet var mı?" ve "Valizinize birinden emanet eşya aldınız mı?" soruları ilginç geldi. Güvenlik amaçlıymış, bu durumlar şüphe teşkil ediyormuş.(İçimden "telefonun üst tuşu bozuk ama o kadardan bir şey olmaz herhalde" diye geçirdim:)

     Uçağa gelince,10 saatlik bir uçuş ve o büyüklükte bir uçak için koltuk araları çok dardı.Ayrıca "Uçuşlarımızda Wi-Fi hizmetimiz var" dedikten sonra uçağa binince "Bu hizmetimizin bedeli 15 dolardır" demeleri de pek hoş değil. Dağıtılan battaniye ve yastıkların poşetli olması ve üzerinde ‘’.... Kuru Temizleme’ ’yazması ilk başta güven verse de, poşeti açınca bir önceki uçuştan kalma olduğunu anlamak da çok kötü. Yemekler güzeldi, kalkış ve iniş saatinde hiçbir gecikme yaşamadık. Sonuç olarak orta halli bir uçuştu.

     Son günlerde haberlerde sürekli İstanbul-New York uçuşlarında meydana gelen şüpheli paket veya yazılardan dolayı yapılan acil iniş haberlerini izlediğim için en büyük tedirginliğim böyle bir şeyin olmasıydı. Çünkü New York'tan Austin e geçeceğim uçağı kaçırmak istemiyordum. Meğer ne kadar gereksiz bir tedirginlikmiş çünkü diğer uçuş havanın kötü olmasından dolayı zaten iptal edilmiş. 

     Buraya kadar bir sıkıntım yoktu, zaten 3-4 saatlik bir uçuşum kalmıştı, başka bir uçak vardır mutlaka rahatlığındaydım. Devam edeceğim havayolu görevlisinin ( jetBlue Airlines ) ‘’Bir sonraki ilk uçak 12 saat sonra ve Florida aktarmalı’’ dedikten sonra asıl şoku yaşadım. O sırada orada soğan satan biri vardı, onun soğanlarından gözüme bir şey kaçmış olabilir:)

      İlk şoku atlattıktan sonra biraz kendime geldim ve görevlinin söylediği bir sonraki bileti hemen aldım, çünkü birçok uçuş iptal olmuştu ve bu bilet de bitebilirdi. 12 saat sonra 3 saat uçuşla Florida ya gidecek, orada 7 saat  bekledikten sonra 3 saat tekrar uçarak Austin ‘e gelecektim. Kötünün iyisi bir durum yani. Arkasından bana otel ayarlamalarını rica ettim. Çok uzun bir yoldan geliyordum ve bu kadar süre havaalanında bekleyemezdim. Tam süresini bilmiyorum ama belli bir saati aşan beklemelerde havayolu şirketi size otel imkanı sağlamak zorunda zaten. Ama siz ısrar etmezseniz de kimse gelip sizi otele gönderelim demiyor.

      1 saatlik bir beklemeden sonra bana havaalanına çok yakın olan  (1.3 mil ) Radisson Otel’e gidebileceğimi söylediler. Valizlerimi de yanıma almam gerekiyormuş. Ben valizlerimin de diğer uçuşa aktarılacağını düşünmüştüm. Valizlerin geldiği bandın etrafında 3 tur dolaşmama rağmen valizlerim yoktu. Hadi bakalım… Valizlerle ilgilenen bölümdeki görevliler çok yardımcı oldular, farklı birimleri aradılar ama yok. O kadar yorgundum ki orada kalıp valiz arayacak gücüm yoktu, bir şekilde arkamdan gönderirler diye düşündüm.Daha önce de böyle bir durum yaşadığım için valizlerin üzerine isim-telefon ve Amerika’daki ev adresimizi yazmıştım. Derken valizimin bir tanesini buldular ben oradayken. Tesadüf içinde kıyafetlerimin olduğu valiz bulunmuştu, diğerinde genelde yiyecek vardı ve bulunmasa da olurdu.

      Otele gitmek için havaalanı içinde çalışan bir trene binip,3 durak sonra inip shuttle a binmem gerektiğini söylediler. Elimdeki ağır valizle bunu yapmak öyle zor geldi ki, taksiye bineyim en iyisi diye düşündüm. Taksilerin kalktığı bölümde bir görevli var, size nereye gideceğinizi soruyor ve buna göre bir fiş çıkarıp  bunu sıradaki taksiciye veriyor.Sıram geldi,taksiye bindim, yaşadığım bu zorluklarla başetmek için kelime ve gramer bilgimin sınırlarını zorladığım İngilizcemle gideceğim yerin çok yakın olduğunu,eşyam ağır olduğu için taksi kullandığımı JFK Airport Radisson ‘a gideceğimi söyledim(Türkiye'de taksiciler kısa mesafe olunca söyleniyorlar ya genelde,buranın adetini bilmeyince belirteyim dedim:) Ben ısrarla   ‘’Airport Radisson’’ dememe rağmen ‘’Okey okey Manhattan Radisson’’ demesiyle benim kafamdan aşağı kaynar suların dökülmesi bir oldu. Saat gecenin 10:30 u olmuş ve taksici beni Manhattan’ a götürüyor…O anda çok hızlı düşünmem gerekiyordu ve aklımdan olabilecek en kötü senaryolar geçmeye başladı.En iyisi taksiden inmek diye düşündüm. Havaalanı trafiği çok yoğun olduğu için taksi sadece birkaç metre hareket edebilmişti, o stresle indim arabadan ve valizlerimi indirmesini söyledim taksiciye .Ben o telaşla  inince fişi veren görevli geldi yanımıza. Görevliye’’Airport Radisson ‘u bilmiyor, beni Manhattan Radisson ’ a götüreceğini söylüyor’’diyince görevli de sinirlendi ve ‘’ Airport Radisson’u bilmiyorsan bu işi yapma, evine git’’ dedi.(ya da ben böyle anladım,bunu doğru anladığıma eminim:)) Bir sonraki taksiye binip otele gittim ve saat zaten gece 11 olmuştu.
     Sabah  4:30’da  tekrar havaalanına geldim, bu arada diğer valizimi de bulmuşlar. 6’daki uçakla Florida ya doğru yola çıktım.
New York'tan ayrılırken

İnsanların yeme alışkanlıkları öyle kötü ki. Sabahın 6 sında uçakta kola-cips dağıtıldı ve herkes yedi. Havaalanında yemek için hiçbir şey bulamadım desem yeridir. Herşey ya kızartma ya çikolatalı. Meyve kurusunu bile çikolataya batırılmış şekilde satıyorlardı. Sadece bir yerde doğranmış meyve vardı o kadar. Tabi çok büyük bir havaalanı olmadığı için belki bu kadar kısıtlıydı ama genel olarak sağlıksız ürünlerle besleniyorlar.
Hangi şehir olduğu konusunda bir fikrim yok ama gökyüzünden Florida
Austin uçağını beklerken
Austin e geldiğim uçak otobüs gibiydi. Sağlı sollu 2 şer koltuk olan küçük bir uçak. Hava da çok bulutlu olunca hoplaya zıplaya geldik diyebilirim.

Austin'den ilk fotoğraf
Akşamüzeri 7 gibi evdeydim.'Macera dolu Amerika' diyenlere hak verdirtti bana bu yolculuk,toplamda 44 saat sürmüş.Artık öyle 3-5 saate yol demem belli bir süre...