30 Eylül 2015 Çarşamba

Austin'de Günlük Hayat



   
Uzun süre yazmayınca nereden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum. Defterime de yazamıyorum ne zamandır. Ben aklımda yer edenleri yazayım da bir ucundan, aklıma geldikçe eklerim artık gerisini de.

    Austin’e gelmeden önce araba almak gibi bir fikrimiz yoktu. Zaten 2 yıl bir şekilde geçer,Bisiklet,taksi,otobüs derken hallederiz diye düşündük hep,özellikle ben ‘’ Ankara’da hiç bisiklet süremiyorum, Austin de heryere bisikletle gitmek istiyorum ‘’gibi düşüncelerim vardı. Buraya gelince anladık ki o iş öyle olmuyormuş.Austin çok geniş araziye yayılmış bir şehir, heryere otobüs gitmiyor, gittiği yerlere de belli saatlerden sonra gitmiyor, taksi (genelde’’ uber’’kullanıyor herkes, biz de)kullanmak çok da ekonomik değil çok geziyorsanız… Derken biz de bizi 2 yıl idare edecek bir araba aldık. Şimdilik memnunuz.
   Gelelim ehliyet meselesine:) Türkiye ehliyetiniz Texas’ da 3 ay geçerli diye okuduk aslında internette, ama bazı arkadaşlar 6 ay dedi bazıları 1 yıl dedi ben de garanti olsun diye polise sordum. Polis ’’Konsolosluğunuzdan bilgi alın’’ dedi. Konsolosluğun bana döndüğü cevap:’’3-6 ay’’kullanabilirsiniz.3 mü 6 mı diye tekrar sorduğumda bir daha cevap yazmadılar.Çok ilgililer:)

   Şuan 3 ayımı doldurmuş olarak kullanıyorum, durdururlarsa da bilmiyordum filan demeyi düşünüyorum. Ehliyet sınavına girip, sabahın 6’sında direksiyon sınavına gitmek şuan için gözümde çok büyüyor.
Aslında bu riski alamayacak kadar çok polis durdurması yaşadım. Şuan için 2 tane ‘WARNİNG’im var. Bu uyarı oluyor, para ya da puan cezası yok, seni gördüm, dikkat et diyor polis.İlkinde kesinlikle haklıydı polis, ters yöne girmiş bir de adamın polis olduğunu anlamayıp durmamı istediği yerde durmamıştım. Adam babacan çıktı da anladı bari halimizden, yoksa çok riskli bir hareketti yaptığım. Ama ikincisinde kesinlikle haksızdı. Tabi burada öyle polise çok karşı çıkıp sivrilmek pek önerilmiyor:)ben de ‘’yaaa öyle mi, aslında dikkat ediyorum ama’’ gibisinden takıldım. Bir de olay sabahın 7:50 sinde kampüsün orta yerinde oluyor. Arkamdan ışıklarını yakarak gelen bir polis arabası ben durduğum anda aracın etrafını saran 3 polis ve benim camıma gelen başka bir polis,’’ne yaptım ki bu kadar’’diye düşünüyor insan.’’Stop’’da durmamışım.

   Burada çok hoşuma giden bir uygulama ‘’ Stop’’.Ana yollar haricinde bütün kesişen yollarda kesişme noktalarında durmak zorundasınız. Sağda solda hiç araba yoksa bile durup 2 sn kadar bekleyip öyle ilerlemek zorundasınız. Bizde her yerde trafik ışıkları var ya burada yok, herkes kurallara uyduğu için gerek duymamışlar sanırım. 2 yolun kesiştiği bir yol düşünün herkes duruyor ve öncelik ilk gelenin. Her yolda 4-5  araba varsa bile herkes biliyor kimin önce geçeceğini.’’hımm şu sarıdan sonra ben gelmiştim ondan sonra sıra bende’’deyip atlıyorsun yola. İşte kampüste ben durmamışım bu polis de görmüş takılmış peşime, hiç araba yok diye az durmuş da olabilirim:) illa araba tam duruş yapıp tekrar kalkacak…

   Buradaki en büyük sıkıntılarımızdan biri benim için yiyecekler.. Herşeyi bulabiliyorsunuz marketlerde ama tadı alıştığımızdan  farklı. Hepsi şimdiki deyimle Gdo lu bence:)  Mesela karpuzun çekirdeği yok, fasulyenin kılçığı yok, mısır içine şeker karıştırılmış gibi tatlı, meyvelerin tadı yok.Bir de bunları organik diye satıyorlar. Türkiye dekinin 3 katı burada meyve sebze fiyatları. Hatta bazıları çok daha fazla. Birde ölçü birimi kg değil lb (libre).1 libre ortalama yarım kilo. Mesela bir adet nar 4 dolardı bugün markette, patlıcanın libresi 3 dolar(kilosu 6), papaya, pepino gibimeyveleri bahsetmiyorum bile. Birde dolmalık biberler devasa boyutta ve tanesi 1-2 dolar onun da:)  Bize bunların hepsi taze taze ailelerimizin bahçesinden geldiği için şuan çok zor geliyor alışmak. Burada en ucuz meyve muz,kilosu 1 dolar:)

   Birkaç haftaönce ilginç bir olay yaşadık. Aslında birçok arkadaşımız için çok ilginç değilmiş, herkes karşılaşıyormuş böyle durumlarla burada. Akşam üzeri 6 gibi kapımız çaldı, ‘bize kim gelmiş olabilir ki habersiz’ diye açtık kapıyı:) 2 kişi kapıda bize gülümsüyor. Merhaba nerelisiniz filan diye başladılar muhabbete,biz de Türkiye den geldik deyince biri hemen Türkçe konuşmaya başladı’’ aa ben geçen yıl Ankara Üniv. Dil Tarih Coğ.Fak.okudum, çok seviyorum Türkiye yi, iyiki tanıştık…’’falan filan bir sıcaklar bir ilgililer. ‘’Bahçede barbekü parti yapıyoruz hem de tanışmış oluruz diye sizi davet etmeye geldik ‘’dediler. Bizde ayıp olmasın madem davet ettiler diye’’10 dk lığına tanışmak için gelebiliriz ama partiye katılamayız,başka bir planımız var’’dedik ve birazdan geliriz diye kapattık kapıyı. Çocuk Güney Kore’li Amerika da  tıp ile ilgili bir bölüm okuyor, Türkiye de dil tarih de okumuş ne alaka diye bir düşündük bahçeye inmeden önce:)

    Bahçede 10-15 kişilik bir grup vardı. Tanıştığımıza soruyoruz ‘kaç numarada oturuyorsunuz’ diye birçoğu ‘ben arkadaşıma geldim burada oturmuyorum ‘diyor. Derken bir kız geldi yanımıza ’’Türkiye den mi geldiniz, ben de 2 yıl İzmir de yaşadım’’ dedi.’’yaa… neden gitmiştiniz okul için mi?’’ deyince.  ’’Hayır, çok merak ettim Türkiye’yi o yüzden gittim, aslında asıl soru ‘Neden geri döndün ‘olmalı çünkü çok sevmiştim orayı’’ gibilerinden garip cümleler kurdu. ‘’Tömer’ e gittim Türkçe kursuna,2 sene kaldım İzmir de’’ dedi ve bunları Türkçe söyledi. Gayet güzel konuşuyor, Amerikalı aslında. Derkeeeeennn cümlenin sonunu pat diye ‘’Hiç İncil okunuz mu?’’ ya bağladı. Tabi biz o an anladık nasıl bir grubun içinde olduğumuzu ve ‘’İncil okumaya hiç gerek duymadık, ilgilenmiyoruz o yüzden’’ dedik onlar da ısrar etmediler zaten.

    Ertesi gün orada tanıştığım 5 kız bir tabak kurabiyeyle yine kapımızdalardı. Bana 5 çayına gelmişler:)))'’aaa ben de tam evden çıkıyordum, falandı filandı derken’’ kurabiyenin birini alıp,teşekkür edip uğurladım:) sonra bir daha arayıp soran olmadı, umudu kestiler heralde bizden.

   Texas’da bu tarz misyonerlik faaliyetleri çok yaygınmış. Mesela sabahları üniversitenin kapısında yaşlı amcalar İncil dağıtıyorlar. Çok ilginç geldi bana. Uzun zamandır Texas da yaşayan Türk bir arkadaşıma bahsettim ve o da hiç garipsemedi ’’Burada çok var öyle ama sen istemediğini söyleyince ısrar etmezler’’ dedi. Herkes kabullenmiş bu durumu yani, bize garip gelmiş hiç karşılaşmadığımız için. Öğrenmiş olduk.
  
   Bu haftanın en yeni ve güzel  haberi ise arkadaşım Maho’nun bebeği.8.ayında dayanamayıp katıldı aramıza:) Austin de birbirimizin ilk arkadaşı olduğumuz için sanki yıllardır tanıdığım birinin çocuğu olmuş gibi heyecanlı günler yaşadık. Ailenden uzakta olunca arkadaşlar ailen oluyor burada. ’’Biz hastaneye geldik’’ diye arkadaşını arıyorsun çünkü en yakının onlar, yanına geleceğini ve sana destek olacağını düşündüğün arkadaşların. Minik Lion şimdilik hastanede,yeterince büyüyünce eve gitmesine izin verecekler. Sağlıklı, mutlu, uzun ömrü olsun inşallah…İyiki doğdun Lion...