Austin’e gelmeden önce araba almak gibi bir
fikrimiz yoktu. Zaten 2 yıl bir şekilde geçer,Bisiklet,taksi,otobüs derken
hallederiz diye düşündük hep,özellikle ben ‘’ Ankara’da hiç bisiklet
süremiyorum, Austin de heryere bisikletle gitmek istiyorum ‘’gibi düşüncelerim
vardı. Buraya gelince anladık ki o iş öyle olmuyormuş.Austin çok geniş araziye yayılmış bir
şehir, heryere otobüs gitmiyor, gittiği yerlere de belli saatlerden sonra
gitmiyor, taksi (genelde’’ uber’’kullanıyor herkes, biz de)kullanmak çok da
ekonomik değil çok geziyorsanız… Derken biz de bizi 2 yıl idare edecek bir
araba aldık. Şimdilik memnunuz.
Gelelim ehliyet meselesine:) Türkiye
ehliyetiniz Texas’ da 3 ay geçerli diye okuduk aslında internette, ama bazı arkadaşlar
6 ay dedi bazıları 1 yıl dedi ben de garanti olsun diye polise sordum. Polis
’’Konsolosluğunuzdan bilgi alın’’ dedi. Konsolosluğun bana döndüğü cevap:’’3-6
ay’’kullanabilirsiniz.3 mü 6 mı diye tekrar sorduğumda bir daha cevap
yazmadılar.Çok ilgililer:)
Şuan 3 ayımı
doldurmuş olarak kullanıyorum, durdururlarsa da bilmiyordum filan demeyi
düşünüyorum. Ehliyet sınavına girip, sabahın 6’sında direksiyon sınavına gitmek
şuan için gözümde çok büyüyor.
Aslında bu riski
alamayacak kadar çok polis durdurması yaşadım. Şuan için 2 tane ‘WARNİNG’im
var. Bu uyarı oluyor, para ya da puan cezası yok, seni gördüm, dikkat et diyor
polis.İlkinde
kesinlikle haklıydı polis, ters yöne girmiş bir de adamın polis olduğunu
anlamayıp durmamı istediği yerde durmamıştım. Adam babacan çıktı da anladı bari
halimizden, yoksa çok riskli bir hareketti yaptığım. Ama ikincisinde kesinlikle
haksızdı. Tabi burada öyle polise çok karşı çıkıp sivrilmek pek önerilmiyor:)ben de ‘’yaaa öyle mi, aslında dikkat
ediyorum ama’’ gibisinden takıldım. Bir de olay sabahın 7:50 sinde kampüsün
orta yerinde oluyor. Arkamdan ışıklarını yakarak gelen bir polis arabası ben
durduğum anda aracın etrafını saran 3 polis ve benim camıma gelen başka bir
polis,’’ne yaptım ki bu kadar’’diye düşünüyor insan.’’Stop’’da
durmamışım.
Burada çok hoşuma
giden bir uygulama ‘’ Stop’’.Ana yollar haricinde bütün kesişen yollarda
kesişme noktalarında durmak zorundasınız. Sağda solda hiç araba yoksa bile
durup 2 sn kadar bekleyip öyle ilerlemek zorundasınız. Bizde her yerde trafik
ışıkları var ya burada yok, herkes kurallara uyduğu için gerek duymamışlar
sanırım. 2 yolun kesiştiği bir yol düşünün herkes duruyor ve öncelik ilk
gelenin. Her yolda 4-5 araba varsa bile
herkes biliyor kimin önce geçeceğini.’’hımm şu sarıdan sonra ben gelmiştim
ondan sonra sıra bende’’deyip atlıyorsun yola. İşte kampüste ben durmamışım bu
polis de görmüş takılmış peşime, hiç araba yok diye az durmuş da olabilirim:) illa araba tam duruş yapıp tekrar
kalkacak…
Buradaki en büyük sıkıntılarımızdan biri
benim için yiyecekler.. Herşeyi bulabiliyorsunuz marketlerde ama tadı alıştığımızdan
farklı. Hepsi şimdiki deyimle Gdo lu bence:)
Mesela karpuzun çekirdeği yok, fasulyenin kılçığı yok, mısır içine şeker
karıştırılmış gibi tatlı, meyvelerin tadı yok.Bir de bunları organik diye
satıyorlar. Türkiye dekinin 3 katı burada meyve sebze fiyatları. Hatta bazıları
çok daha fazla. Birde ölçü birimi kg değil lb (libre).1 libre ortalama yarım
kilo. Mesela bir adet nar 4 dolardı bugün markette, patlıcanın libresi 3 dolar(kilosu
6), papaya, pepino gibimeyveleri bahsetmiyorum bile. Birde dolmalık biberler devasa boyutta ve tanesi 1-2 dolar onun da:) Bize bunların hepsi taze taze ailelerimizin
bahçesinden geldiği için şuan çok zor geliyor alışmak. Burada en ucuz meyve muz,kilosu
1 dolar:)
Birkaç haftaönce
ilginç bir olay yaşadık. Aslında birçok arkadaşımız için çok ilginç değilmiş,
herkes karşılaşıyormuş böyle durumlarla burada. Akşam üzeri 6 gibi kapımız
çaldı, ‘bize kim gelmiş olabilir ki habersiz’ diye açtık kapıyı:) 2 kişi kapıda bize gülümsüyor. Merhaba
nerelisiniz filan diye başladılar muhabbete,biz de Türkiye den geldik deyince biri hemen Türkçe konuşmaya başladı’’ aa ben geçen yıl Ankara Üniv. Dil Tarih Coğ.Fak.okudum, çok
seviyorum Türkiye yi, iyiki tanıştık…’’falan filan bir sıcaklar bir ilgililer.
‘’Bahçede barbekü parti yapıyoruz hem de tanışmış oluruz diye sizi davet etmeye
geldik ‘’dediler. Bizde ayıp olmasın madem davet ettiler diye’’10 dk lığına
tanışmak için gelebiliriz ama partiye katılamayız,başka bir planımız var’’dedik
ve birazdan geliriz diye kapattık kapıyı. Çocuk Güney Kore’li Amerika da tıp ile ilgili bir bölüm okuyor, Türkiye de
dil tarih de okumuş ne alaka diye bir düşündük bahçeye inmeden önce:)
Bahçede 10-15
kişilik bir grup vardı. Tanıştığımıza soruyoruz ‘kaç numarada oturuyorsunuz’
diye birçoğu ‘ben arkadaşıma geldim burada oturmuyorum ‘diyor. Derken bir kız
geldi yanımıza ’’Türkiye den mi geldiniz, ben de 2 yıl İzmir de yaşadım’’
dedi.’’yaa… neden gitmiştiniz okul için mi?’’ deyince. ’’Hayır, çok merak ettim Türkiye’yi o yüzden
gittim, aslında asıl soru ‘Neden geri döndün ‘olmalı çünkü çok sevmiştim
orayı’’ gibilerinden garip cümleler kurdu. ‘’Tömer’ e gittim Türkçe kursuna,2
sene kaldım İzmir de’’ dedi ve bunları Türkçe söyledi. Gayet güzel konuşuyor,
Amerikalı aslında. Derkeeeeennn cümlenin sonunu pat diye ‘’Hiç İncil okunuz
mu?’’ ya bağladı. Tabi biz o an anladık nasıl bir grubun içinde olduğumuzu ve
‘’İncil okumaya hiç gerek duymadık, ilgilenmiyoruz o yüzden’’ dedik onlar da
ısrar etmediler zaten.
Ertesi gün orada
tanıştığım 5 kız bir tabak kurabiyeyle yine kapımızdalardı. Bana 5 çayına
gelmişler:)))'’aaa ben de tam evden çıkıyordum,
falandı filandı derken’’ kurabiyenin birini alıp,teşekkür edip uğurladım:) sonra bir daha arayıp soran olmadı, umudu
kestiler heralde bizden.
Texas’da bu tarz
misyonerlik faaliyetleri çok yaygınmış. Mesela sabahları üniversitenin
kapısında yaşlı amcalar İncil dağıtıyorlar. Çok ilginç geldi bana. Uzun zamandır
Texas da yaşayan Türk bir arkadaşıma bahsettim ve o da hiç garipsemedi ’’Burada
çok var öyle ama sen istemediğini söyleyince ısrar etmezler’’ dedi. Herkes kabullenmiş
bu durumu yani, bize garip gelmiş hiç karşılaşmadığımız için. Öğrenmiş olduk.