9 Ağustos 2015 Pazar

Austin'de İlk Haftalar

        Bugün Türkiye den ayrılalı tam 48 gün olmuş.Zaman gerçekten çok hızlı geçiyor ve bence bu işlerin çok da kötü gitmediğini gösteriyor benim için.Demek ki burada benim için güzel şeyler oluyor,alışmaya başlamışım artık...
        Gelmeden önce Austin hakkında araştırma yaparken buranın tam bir yoga cenneti olduğunu okumuştum.Uzun zamandır merak ettiğim ama bir türlü adım atamadığım bir spor için bu şehir resmen beni çağırıyordu.Geldiğimin 3.gününde,Austin de yaşayan ve yoga konusunda uzman birinin önerisiyle,kendimi  şuan gittiğim yoga studyosunda buldum.Stüdyoyu bulmam da ayrı bir olay.Geleli 3 gün olmuş henüz  internetim yok telefonumda(google maps olmadan adres bulmada pek başarılı değilim)Ozan okula gitmiş ben evdeyim ama evde duramıyorum:)Açtım bilgisayarı stüdyonun yol haritasını bir kağıda çizdim ve atladım bisiklete.En fazla ne olabilir ki,kaybolsam bile polisi ararım diye düşünüyorum:)Austin de 3 farklı merkezi olan bir yoga studyosuydu gitmeye çalıştığım ve ben evimize en yakın olanını çizmiştim haritama.Bulmak hiç zor olmadı,hatta stüdyonun internetini kullanarak bir de konum yolladım Ozan'a ''Ben buradayım'':) En son nerede olduğum konusunda bari bir fikri olsun diye:)Sonuç olarak kaybolmadan evdeydim ve ertesi gün yoga için ilk dersim vardı.Yoga hakkında daha sonra detaylı bir yazı yazarım yine:)Şimdilik benim için çok yeni...

      
  Geldiğimizden beri hergün ortalama 10 yeni insanla tanışıyorum ve 8 inin ismini daha o ortamdan ayrılmadan unutuyorum.Zaten bunların hepsi Ozan ın sınıf arkadaşları ve onların eşleri olduğu için onlar da aynı durumdalardır diye düşünüyorum.Çünkü sınıfları 270 kişi ve sürekli bir tanışma partisi düzenleniyor okul tarafından,kim kimin ismini hatırlasın:)Tanışır tanışmaz herkes birbirini Facebook'tan ekliyor,şuan Facebook'ta ''tanıyor olabileceğin kişiler''kısmındaki hiçkimseyi tanımıyorum.Hatta arkadaş olarak eklediğim insanları arkadaşlarım arasında bulmakta bile güçlük yaşıyorum,çünkü birçoğunun Facebook ismi ve bizimle tanıştığı ismi farklı.Özellikle Çin,Japon ve Kore'li öğrenciler isimlerinin telafuzu ve yazımı İngilizce'den  çok farklı olduğu için Amerika da kullanmak için kendilerine bir Amerikan ismi belirliyorlar.Tanışmalarda da yeni isimlerini kullanıyorlar.Okuldaki sınav kağıtlarında bile gerçek isim ve takma isim kısmı bulunuyor.Çünkü gerçek ismini yazınca hoca onu tanıyamayabilir,ikisini de yazıyor kağıdına.Biz kendi ismimizle devam ediyoruz şuan:))
Bollywood Day'de dans öğrenmeye çalışırken:)

4Temmuz Bağımsızlık Günü'nden...
         Tanışma merasimlerinde isimlerden sonra sorulan ikinci soru mutlaka ''Nerelisin?''oluyor.Türkiye deyince duyduğumuz şeyler hep aynı''Yemeklerininiz muhteşem-İstanbul harika-Kapadokya'yı çok merak ediyoruz''Şimdi nasıl özlemezsin o yemekleri:((Kendisi gitmediyse bile bir arkadaşı akrabası mutlaka Türkiye de bulunmuş birçoğunun ve giden herkes hayran kalmış şekilde dönmüş geriye.Geçen sene Fransa'da Brezilyalı bir çiftle tanışmıştık ve Türkiye deyince hemen ''Kapadokya''demişlerdi bize.Şaşırmıştık nasıl bu kadar biliniyor diye.Burada da durum aynı.Herkes Kapadokya'yı çok merak ediyor.Hatta bazen ismini hatırlayamayanlar ''balloon''deyince biz söylüyoruz neresi olduğunu:)Hani bir laf vardır ya bizde ''Başka biryerde olsa meşhur olurdu burası''diye.Aslında bizde çok meşhur olmuş bir yer var ama kıymetini ne kadar biliyoruz orası ayrı.2 yıl önce Kapadokya'da Japon turistlerin başına gelen olayları inşallah bilmiyorlardır dedim hep içimden:(Yine de birçok turistik yere göre çok az olayın yaşandığı bir yer Kapadokya ve iyiki var:)

Sıcakta yapılabilecek olanlar:)
          Gelmeden önce hava sıcaklığının burada ne kadar yüksek olduğunu duymuştum.Biz zaten havası hemen hemen Austin'le aynı olan bir memlekette doğup büyüdüğümüz için çok da sürpriz olmadı sıcaklık.Burayı tercih sebeplerimizden biri de eşimin sıcak bir yerde yaşamak istemesindendi.Soğuk havadan nefret ediyorsanız burası tam size göre yani:)Sıcak havanın bendeki etkisi Ozan a göre daha farklı tabi.Onun için sıcak demek şort-terlik ve hasta olmamak demek ama benim için terden yapışmış bir tutam saç,gözümden akan rimel,yanağımda dağılmış allık,kabında erimiş juj ve yüzümde her geçen gün sayıları artan benciklerim demek.Günlük hayatımda çok fazla makyaj yapan  biri olmasamda burada iyice salıvermiş durumdayım bu işleri.Göz makyajı olarak güneş gözlüğü allık olarak da güneş kremi kullanıyorum artık.Gelmeden önce''Gidince oradan alırım''diye bitse bile birçok makyaj malzememin yenisini almamıştım.Artık 2 yıl sonra dönüş hazırlıklarında alırım,şuan hiç ihtiyacım yok:)Bir de sürekli kullandığım bandanayı''geleneksel ''zannedenler oldu burada:)Şimdi ben nasıl anlatayım başımdaki terleme için tek çarem bu diye:)))Tabi bir de en büyük pişmanlığım,gelmeden önce iyice kısalttığım baş belası kahküllerimi dizginlemenin en kolay yolu:))Şimdi ben nasıl seveyim bu kadar sıcağı...Alıştım mı evet seviyor muyum hayır...Yaşasın ılık ve kuru havalar...:)))
  
        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder