18 Ekim 2015 Pazar

Zamanın Durduğu Kasaba ''Gruene'' ve Kısa bir San Antonio Turu



       
  Gruene


      Bizim evde tatiller de günübirlik gidilecek gezmeler de gitmeden planlanır. Nerenin kahvaltısı iyi, nerenin yemeği güzelmiş, kaç saatte nerede oluruz… gibi sorular cevaplanıp öyle yola çıkılır. Plan dahilinde olmayan durumlar yaşanması bizi rahatsız etmez ama gidince neresi iyi acaba diye zaman kaybetmektense evde vakit varken herşeyi planlamak vaktimizi daha iyi kullanmamızı sağlıyor diye düşünüyoruz. Gruene gezisi son dakika kararıydı. O yüzden çok az bir ön araştırmadan sonra  çıktık yola.

      Gruen'e Austin’e 45 dk uzaklıkta Guadalupe Nehri’nin kenarında küçük bir kasaba. Gruene’e ilk yerleşim 1840 larda Alman bir göçmen aileyle başlıyor(Ernest Gruene) Bu aile pamuk üretimi yapıyor burada.1878 yılında başka bir ailenin(Henry D.) Gruene Hall’i inşa etmesiyle bugüne kadar sürecek olan hikaye başlıyor.




 


      Gruene Hall Amerika'nın en eski müzik sahnelerinden biri.Hala aktif olarak kullanılıyor ve dünyaca ünlü sanatçılar-gruplar sahne alıyor. Açıldığı günden beri  binanın rengi,şekli,iç yapısı hiç değiştirilmemiş. Bar, sahne, masaların yeri, kapı herşey ilk günkü yerinde. Gündüz gezmeye gelenlerin uğrayıp fotoğraf çektirdiği bir müze gibi içerisi. Heryer ayrıntı dolu.Akşam da birbirinden kaliteli grupların çıktığı tarihi bir sahne oluyor.Biz Gruene’e gitmeye son gün karar verdiğimiz için o akşamki gruba bilet kalmamıştı. Günler öncesinden biletler tükeniyor bu salon için.





Gruene Hall'de akşam için hazırlık var...
Sheriff ve ben:)
    

      Hazır günışığı verken,arka fonda da akşamki müzik için hazırlık yapan bir ekip varken hemen bu anı değerlendirip fotoğraf çektirmek istedim.''Bir de şöyle çek bir de böyle çek'' derken kapıdan bize doğru bağırarak giren polisi(sheriff) görünce öylece kaldım,acaba fotoğraf çektirmek yasak mı ki diye düşündüm o an.İçerdeki herkes bir polise bir de bize bakıyordu.’’Hayır,hayır,bu çektikleriniz olmadı,bir tane daha çek,bir tane daha çek’’diye geldi yanımıza.Ben şaşkın şaşkın bakarken yanıma gelip kelepçesini çıkardı ve ‘’işte şimdi çekebilirsin dedi gülerek Ozan’a .Ben de o sırada gülmeye başladım ama biraz çok gülmüşüm:) Ozan fotoğrafı çektikten sonra bizle el sıkışıp ayrıldı yanımızdan. Sonradan fotoğrafa bakınca anladım adamın ne kadar iyi oyuncu olduğunu.Fotoğrafı gören gerçekten birini tutukladığını zannedebilir:)
   

      Gruene Hall in hemen yanında bulunan, aynı bahçenin içindeki Gristmill Restoran kasabaya gelenlerin yemek yemek için ilk tercihi. Gristmill 1977’de açılmış ve hala o günkü binasında.(tabi gelen insanlar arttıkça oturma alanları genişletilmiş ama ana bina öylece duruyor)

Gristmill'in bekleme kısmı
     Burada yemek yemek için en az 1 saat beklemeniz gerekiyor.Bekleme de şöyle oluyor.Bahçe kapısına geldiğinizde kapıdaki görevli listeye adınızı yazıyor ve sizi bekleme bahçesine alıyor.Bekleyenler sıkılmasın diye canlı müzik de var.Burada beklerken karşımızdaki kara tahtaya bakıyoruz sık sık. Bir kişi tahtaya sürekli numaralı isimler yazıyor. Bu isimler ana kapıda listeye adını yazdıranlar. İsmini tahtada gören gidiyor ve ismini söylüyor. Gelenin isminin üstü çizilip yanında bir görevliyle masasına yönlendiriliyor(isimlerin yanında yazan numaralar o kişinin oturacağı masa numarası).Herşey o kadar düzenli ki,yüzlerce insanın aynı anda yemek yediği bir yerde ancak bu kadar güzel bir sistem kurulabilirdi. Ayrıca yemekleri de çok lezzetliydi. 



Evlerden dönüştürülmüş dükkanlar



          Gruene deki bütün evler sanki film sahnesinin bir parçası gibi. İki ya da üç katlı ahşap ya da tuğla, inanılmaz sempatik,rengarenk evler.Kasaba bu kadar çok ilgi görmeye başladıktan sonra merkezdeki bu tarz evler antikacı,kafe,restoran,hediyelik eşyacı,şarap evi olarak kullanılıyor. Turistik yerlerde hepsi birbirinin aynısı dükkanlar gibi değil ama,hepsi kendine has ve kaliteli ürünler satıyor.Hele de kasabanın ilk dükkanı olan tarihi(1878) Gruene Store gördüğüm en büyük,temiz ve düzenli antikacıydı.Sonra yine geliriz,şimdilik bir göz atalım dediğimiz halde 1 saati geçti dolaşmamız.Ayrıntılı gezmek saatler alabilir.
                                         





                                  
Gruene Store


Gruene Store

Gruene Store

Gruene Store
Gruene Store

     Bir sonraki gelişimize şu kafede oturalım, şu tarz bir duvar süsü alabiliriz aslında, aaa bak şu evde güzelmiş ama artık geç oldu…gibi cümlelerle ayrıldık Gruene’den. Hatta diğer gezimiz için tüm haftasonunu ayırmayı düşünüyoruz. Guadalupe nehrinin kenarında günübirlik kiralanan evler var.Gelen turistler böyle evler kiralıyorlarmış çoğu zaman.Doğanın içinde ve bu kadar güzel bir kasabada uyumak için sabırsızlanıyorum.Daha çok fotoğraf için tekrar geleceğiz Gruene...

Notlar:
*insanlar o kadar mutlular ki,herkes birbirine gülümseyerek selam veriyor ve sürekli yardım etmeye çalışıyor.
*çok sabırlılar,trafikte, kasada sıra beklerken, biz fotoğraf çekerken…
*karşı tarafa çok saygı duyuyorlar ve kimse kimsenin önüne geçmeye çalışmıyor,üstüne başına kıyafetine bakmıyor
*herhangi bir konuda soru sorduğunuzda sadece soruyu cevaplamıyor,seninle sohbet ediyorlar: nerelisiniz, burayı beğendiniz mi, biz de şuaralıyız,şuaraya gidiyoruz...Medeniler:)
 


   Kısa bir San Antonio Turu

Gruene'den akşamüstü saat 5 gibi ayrılıp 45 dakika uzaklıktaki San Antonio şehrine geçtik.





Su olan heryer güzel oluyor bence.Bu şehrin de içinden nehir geçiyor ve bu nehrin kollarının etrafı da kafe ve restoranlarla çevrilmiş, yürüyüş yolları yapılmış. Ağaçların gölgesinde su kenarında yürümek çok keyifliydi. Çok fazla vaktimiz olmadığı için sadece nehir kenarında vakit geçirdik. Hiçbir yere oturmadan sadece yürüyerek nehrin kenarlarında gezmek 2-3 saat sürüyor. Sonrasında birkaç saat bir kafede oturup dinlendikten sonra  Austin’e doğru yola çıktık.

Notlar:
*Trafikte sanki Austinliler daha rahat.biraz gergin geldi bana şöförleri:)
*Otopark ücretleri çok fazla.2 saati 12 dolar’dı belediyeye ait park yerinde.
*Nehrin kenarındaki yürüyüş yolunda korkuluk olmaması çok ilginç geldi bana.O kadar  çocuğun yürüdüğü bir yolu daha korunaklı yapmaları gerekir diye düşünüyorum.Tabi benimki Türk mantığı,burada insanlar 3 yaşındaki çocuğunu parka bırakıp kendisi geriden onu izliyor.Bizde de poposundan tutuluyor düşmeden tırmansın diye.Hangisi doğru şuan için bilemiyorum.İkisinin ortası bir yöntem olmalı:)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder